Birleşmiş Milletler destekli yeni kuraklık raporuna göre Türkiye, 2030 yılına kadar ciddi su kıtlığı ve çölleşme riskiyle karşı karşıya. Uzmanlar, iklim değişikliğinin etkisiyle yağışların azalacağı, sıcaklıkların artacağı ve tarımsal üretimin ağır darbe alabileceği uyarısında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) desteğiyle yayımlanan kapsamlı kuraklık raporu, dünyanın birçok bölgesinde son iki yılda tarihin en şiddetli kuraklıklarının yaşandığını ortaya koydu. Raporda, Türkiye’nin 2030 yılına kadar ciddi düzeyde kuraklık riskiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunulurken, özellikle Akdeniz Havzası’nın iklim krizinden en çok etkilenen bölgelerden biri haline geldiği vurgulandı.
“TÜRKİYE’NİN YÜZDE 88’İ ÇÖLLEŞME TEHDİDİ ALTINDA”
Rapora göre, Türkiye yarı kurak yapısı ve toprak parçalanmasına yatkınlığı nedeniyle iklim değişikliğine karşı kırılgan ülkelerden biri. Ülke topraklarının yüzde 88’inin çölleşme riski taşıdığı ifade edilen çalışmada, özellikle tarım ve su kaynaklarının tehdit altında olduğu vurgulandı. Türkiye’de yağışların yüzyıl sonuna kadar yüzde 30 oranında azalabileceği, ortalama sıcaklıkların ise 4 ila 5 derece artabileceği öngörülüyor.
2019’da OECD tarafından “su stresi yaşayan ülke” kategorisine alınan Türkiye’nin, 2030 itibarıyla “su fakiri ülke” statüsüne düşebileceği ifade edildi. Bu durum, nüfusun ve tarım alanlarının yüzde 80’inin kuraklık riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
2025’İN OCAK AYI SON 24 YILIN EN KURAK DÖNEMİ
BBC’nin haberine göre rapor, 2025 yılı Ocak ayının Türkiye için son 24 yılın en kurak Ocak ayı olduğunu da ortaya koydu. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ortalama yağışlarının yalnızca yüzde 6’sını alırken, diğer bölgelerde de bu oran yüzde 30’un altında kaldı.
Uzmanlar, bu tablonun kuraklıkla mücadelede daha kapsamlı erken uyarı sistemlerine, su yönetimi stratejilerine ve tarımsal üretim politikalarının yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç doğurduğuna dikkat çekiyor.
KURAKLIK ARTIK “SESSİZ BİR KATİL” OLARAK TANIMLANIYOR
Raporun küresel boyutta ele aldığı bir diğer önemli başlık, kuraklığın etkilerinin giderek yıkıcı hale gelmesi. “Sessiz bir katil” olarak nitelendirilen kuraklık; kaynak tüketimi, ekosistem çöküşü, yoksulluk ve zorunlu göç gibi sorunları derinleştiriyor.
Dünya genelinde kuraklık bölgeleri son 40 yılda üç katına çıkarken, El Niño gibi doğal iklim olayları da bu süreci daha da tetikliyor. Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya, Latin Amerika’dan Avrupa’ya kadar birçok bölgede tarımsal üretim, içme suyu kaynakları ve biyolojik çeşitlilik kuraklık tehdidi altında bulunuyor.
TÜRKİYE İÇİN UYARI: SU KAYNAKLARINDA HIZLI TÜKENİŞ YAŞANABİLİR
Rapora göre, Türkiye’de su kaynaklarının yüzde 75’i tarım sektöründe kullanılıyor. Uzmanlar, kuraklığın derinleşmesiyle birlikte hem içme suyu hem de sulama ihtiyacı için alternatif kaynaklara yatırım yapılması gerektiği uyarısında bulunuyor.
Kuraklık krizine hazırlık kapsamında su tasarrufu, yağmur suyu hasadı, gri su sistemleri, dijital tarım uygulamaları ve sürdürülebilir kent planlamaları gibi alanlara acil yatırımlar yapılması öneriliyor.
UZMAN GÖRÜŞÜ: “BU BİR DAHA OLMAYACAK MI DEĞİL, BİR DAHAKİ SEFERE HAZIR MIYIZ?”
Raporda görüşlerine yer verilen ABD Ulusal Kuraklık Azaltma Merkezi’nin kurucularından Dr. Mark Svoboda, “Kuraklık sadece bir doğa olayı değil; sosyal ve ekonomik krizlerin de tetikleyicisi. Mesele bir daha olup olmayacağı değil, hazır olup olmadığımız” dedi.
Hazırlanan “Dünyadaki Kuraklık Noktaları” başlıklı rapor, Türkiye’yi önümüzdeki beş yıl içinde kuraklıktan en ciddi şekilde etkilenebilecek ülkeler arasında gösteriyor.