1. Haberler
  2. Gündem
  3. Beyin sağlığına giden yol GPS’siz mi?

Beyin sağlığına giden yol GPS’siz mi?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Harvard Üniversitesi’nden araştırmacılar, taksi ve ambulans şoförlerinin Alzheimer hastalığından ölüm oranlarının diğer meslek gruplarına göre belirgin şekilde daha düşük olduğunu ortaya koydu. 2020-2022 yılları arasında 443 farklı meslek grubundan yaklaşık 9 milyon kişinin ölüm kayıtlarını inceleyen araştırmacılar, taksi şoförlerinin sadece yüzde 1’inin, ambulans şoförlerinin ise yüzde 0.91’inin Alzheimer nedeniyle hayatını kaybettiğini belirledi. Bu oran, genel nüfusta yüzde 3.9 civarında.

Peki, bu farkın nedeni ne olabilir? Araştırmacılar, bu mesleklerin yoğun bir şekilde yön bulma ve anlık karar verme becerileri gerektirdiğini, bu sayede beynin navigasyon ve hafıza merkezi olan hipokampusun daha aktif çalıştığını düşünüyor. Önceki çalışmalar da, Londra taksi şoförlerinin “The Knowledge” adlı zorlu sınavı geçmek için şehirdeki 25 bin sokağı ezberlemeleri gerektiğini ve bu sürecin hipokampusun büyümesine katkı sağladığını göstermişti.

Ancak, bu koruyucu etkinin diğer ulaşım mesleklerinde görülmediği belirtiliyor. Örneğin, otobüs şoförleri, pilotlar ve gemi kaptanları gibi önceden belirlenmiş rotalarda çalışanların Alzheimer’dan ölüm oranları taksi ve ambulans şoförlerinden daha yüksek. Bu da, gerçek zamanlı navigasyonun beyin sağlığı üzerindeki olumlu etkisini destekliyor.

BEYİN EGZERSİZİ ÖNERİLERİ

GPS teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte, yön bulma becerilerimizi daha az kullanıyoruz. Araştırmacılar, bu durumun hipokampusun yeterince uyarılmamasına ve dolayısıyla Alzheimer riskinin artmasına katkıda bulunabileceğini düşünüyor. Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Anupam Jena, “Navigasyon uygulamaları, beynimizin bu önemli bölgesini yeterince çalıştırmamamıza neden olabilir” diyor. Her ne kadar herkes taksi şoförü olmasa da, günlük yaşamda navigasyon becerilerimizi geliştirmek mümkün. İşte bazı öneriler:

  • Haritaları Kullanın: Gideceğiniz yerin haritasını önceden inceleyin ve rotayı zihninizde canlandırın.
  • Farklı Rotalar Deneyin: Sık kullandığınız güzergahlar yerine alternatif yollar deneyerek beyninizi şaşırtın.
  • Yürüyüş Yapın: Yeni yerler keşfederek yön bulma becerilerinizi geliştirin.
  • Navigasyon Uygulamalarını Azaltın:Mümkün olduğunca GPS kullanmadan yolunuzu bulun.

Bu basit adımlar, hipokampusunuzu aktif tutarak beyin sağlığınızı destekleyebilir.

BİR SELFİE, BİN BİLGİ

Günümüzde yapay zeka, sağlık alanında devrim niteliğinde yeniliklere imza atıyor. Mass General Brigham araştırmacıları tarafından geliştirilen FaceAge adlı yapay zeka aracı, yalnızca bir yüz fotoğrafından bireyin biyolojik yaşını tahmin edebiliyor ve kanser hastalarının hayatta kalma olasılıklarını öngörebiliyor.

FaceAge, derin öğrenme algoritmaları kullanarak, bireylerin yüz fotoğraflarını analiz ediyor. Bu analiz, bireyin biyolojik yaşını tahmin etmek için cilt tonu, kas yapısı ve diğer yüz özelliklerini değerlendiriyor. Araştırmalar, kanser hastalarının biyolojik yaşlarının, kronolojik yaşlarından ortalama beş yıl daha fazla olduğunu gösteriyor.

FaceAge, 6 bin196 kanser hastasının yüz fotoğrafları üzerinde test edildi. Sonuçlar, biyolojik yaşı daha yüksek olan hastaların hayatta kalma oranlarının daha düşük olduğunu ortaya koydu. Ayrıca, FaceAge’in, doktorların altı aylık hayatta kalma tahminlerinden daha doğru sonuçlar verdiği belirlendi. FaceAge’in sadece kanser değil, diğer kronik hastalıkların erken teşhisi ve bireylerin genel sağlık durumlarının değerlendirilmesinde de kullanılması planlanıyor.

ETİK VE TEKNİK SORUNLAR

FaceAge’in geliştirilmesinde kullanılan verilerin çoğunluğu beyaz bireylerden elde edildiği için, farklı etnik gruplar üzerinde ne kadar etkili olduğu konusunda soru işaretleri bulunuyor. Ayrıca, makyaj, plastik cerrahi veya ışıklandırma gibi faktörlerin tahminleri nasıl etkileyebileceği konusunda da belirsizlikler mevcut.

Yapay zekanın sağlık alanındaki bu tür yenilikleri, bireylerin yaşam kalitesini artırma potansiyeline sahip. Ancak, bu teknolojilerin etik ve teknik açıdan dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve uygulanması büyük önem taşıyor.

YAPAY ZEKA LABORATUVARA GİRDİ

Bilim dünyasında devrim niteliğinde bir gelişme yaşanıyor. Eski Google CEO’su Eric Schmidt’in desteklediği kar amacı gütmeyen kuruluş FutureHouse, biyoloji alanında veri odaklı keşifleri desteklemek amacıyla yeni bir yapay zeka aracı tanıttı: Finch. Bu araç, araştırma makaleleri gibi biyoloji verilerini alıyor ve belirli bir soruya yanıt ararken kod çalıştırıp sonuçları analiz ediyor. FutureHouse’un kurucu ortağı ve CEO’su Sam Rodriques, Finch’i “birinci sınıf yüksek lisans öğrencisi”ne benzetiyor. Ama bu öğrencinin kahve molası vermeden çalıştığını ve dakikalar içinde sonuç ürettiğini hayal edin.

Finch’in yanı sıra, FutureHouse’un platformunda dört farklı yapay zeka aracı daha bulunuyor:

  • Crow: Bilimsel literatürü tarayarak sorulara akademik yanıtlar veriyor.
  • Falcon: Derinlemesine literatür incelemeleri yaparak geniş veri kümelerini analiz ediyor.
  • Owl: Belirli bir konuda daha önce yapılmış çalışmaları tespit ediyor.
  • Phoenix: Kimya deneylerinin planlanmasına yardımcı oluyor.

Bu araçlar, bilim insanlarının araştırma süreçlerini hızlandırmayı ve daha verimli hale getirmeyi amaçlıyor. Örneğin, Crow, bilimsel literatürü tarayarak sorulara akademik yanıtlar veriyor. Falcon ise derinlemesine literatür incelemeleri yaparak geniş veri kümelerini analiz ediyor. Owl, belirli bir konuda daha önce yapılmış çalışmaları tespit ediyor. Phoenix ise kimya deneylerinin planlanmasına yardımcı oluyor.

Ancak, bu araçların mükemmel olduğunu söylemek için henüz erken. Finch’in bazı hatalar yapabildiği ve Phoenix’in deney planlamasında zaman zaman yanılabildiği belirtiliyor. FutureHouse, bu araçları “hızlı iterasyon” yaklaşımıyla geliştiriyor ve kullanıcı geri bildirimleriyle iyileştirmeyi hedefliyor.

Yapay zekanın bilimsel keşiflerdeki rolü giderek artıyor. Google DeepMind’ın AlphaFold modeli, protein yapılarını tahmin etmede devrim yaratmıştı. Benzer şekilde, BioNTech ve InstaDeep, laboratuvar asistanı olarak kullanılabilecek yapay zeka modelleri geliştiriyor.

Sonuç olarak, yapay zeka, bilim insanlarının en iyi yardımcısı olma yolunda ilerliyor. Finch ve benzeri araçlar, araştırma süreçlerini hızlandırarak yeni keşiflerin önünü açabilir. Ancak, bu araçların insan zekasının yerini tamamen alması için biraz daha zamana ihtiyaç var gibi görünüyor.

BURALARIN İMPARATORU BENİM!

Dünya garip bir yer. Kimileri hala vergi dairesine form doldururken, kimileri kendi pasaportunu basıyor. Kimlik kartını kendi tasarlıyor, ülke kuruyor, sonra kendini kral ilan ediyor. Evet, Peter Fitzek gibi geçen hafta tutuklanan insanlar hala aramızda. Üstelik yalnız değiller!

Fitzek, Almanya’nın Wittenberg kentinde “Königreich Deutschland” (Almanya Krallığı) adlı uydurulmuş bir devlet kurdu ve kendisini “Birinci Peter” ilan etti. Takipçileri mi? Altı bini aşkın kişi, onun bastığı kimlik kartlarıyla gezmeye kalktı. Almanya’nın içişleri bakanlığı da haliyle “yetti gayrı” deyip 2025’te krallığı kapattı. Ama Fitzek yalnız değil. Dünya bir tür “alternatif monarşiler festivali”ne dönmüş durumda.

Li Guangchang, Çin’in Zhejiang eyaletinde doğdu. 1981 yılında, “Zishen Ulusu” adını verdiği kendi mikrokrallığını kurarak kendisini imparator ilan etti. Bu yapı, yaklaşık beş yıl boyunca kırsal bölgelerde faaliyet gösterdi ve kendi bayrağı, parası ve bürokrasisiyle dikkat çekti. 1986 yılında Çin güvenlik güçleri tarafından yakalanarak tutuklandı. Kendisi ve destekçileri, karşı-devrimci bir gizli tarikat kurmakla suçlandı. Mahkeme süreci sonrasında Li Guangchang’ın idam cezasına çarptırıldığı düşünülüyor, o zamandan bu yana hakkında herhangi bir kamuya açık bilgi yok.

Etiyopya’da ise Haile Selassie gerçek bir imparatordu ama sonradan milyonlarca insan onu Mesih ilan etti. Bu durum, “monarşi” ve “mistisizm”in el ele verdiği anlardan biri oldu. Haile Selassie resmi kayıtlara göre 27 Ağustos 1975’te Etiyopya’da hayatını kaybetti. Ancak bu ölüm, tıpkı onun yaşamı gibi büyük tartışmalarla örtülü. Resmi açıklamaya göre askeri cuntanın (Derg rejimi) yönetimde olduğu dönemde, doğal sebeplerle öldüğü ilan edildi. Birçok tarihçi ve insan hakları savunucusu, Selassie’nin askeri rejim tarafından gizlice öldürüldüğünü savunuyor. Jamaika ve Karayipler başta olmak üzere milyonlarca taraftarına göre Selassie asla ölmedi; ya “göğe yükseldi” ya da hala yaşıyor. Başka örnekler de var ama burada noktayı koyalım.

RUHSAL BANKA HESABI

Bu kişilere gülüp geçmek kolay. Ama inananlara gelince… Orada psikolojinin derin kuyuları var. Örneğin aidiyet ihtiyacı: Bir gruba ait olmanın verdiği sıcaklık. Yalnız bir dünyada, kralı olan bir topluluk her şey olabilir. Karizmatik lider etkisini de unutmamak gerek. Harvard Business Review’a göre, insanlar geçmişteki figürleri (baba, öğretmen, peygamber) bugünkü liderlere yansıtarak “duygusal yatırım” yapıyor. Bu bir tür ruhsal banka hesabı, faizli bağlılık! Belirsizlikte kurtarıcı arayışı da psikolojik etkenlerden biri. Ekonomik kriz, savaş, pandemi… Tam o sırada biri çıkıp “Ben kralım, siz de halkımsınız” diyor. Ve bir anda “halk olmak”, çok konforlu bir pozisyon haline geliyor. Ve sonuuncu etken Bandwagon etkisi! Başkaları da inandıysa, demek ki vardır bir hikmeti.

TAHT DA BENİM GÜÇ DE…

Milgram deneyini bilenleriniz vardır. 1961’de Yale Üniversitesi’nden sosyal psikolog Stanley Milgram tarafından yapılan bu deney, insanların otoriteye ne ölçüde itaat edebileceğini gösterdi. Katılımcılara, başka bir odadaki “öğrenci”ye (aslında bir aktör) yanlış cevaplar verdikçe artarak ölümcül düzeylere ulaşan elektrik şokları vermeleri istendi. Otorite konumundaki görevli “devam etmeniz gerek” dediği sürece, katılımcıların %65’i karşısındaki kişinin çığlıklarına rağmen 450 voltluk şoku vermeye devam etti.

Sonuç? İnsanlar, ahlaki yargılarını bir kenara bırakıp, sadece “emir aldıkları” için en temel değerlerine ters eylemleri gerçekleştirebiliyor. Sadece tarihte değil, bugünün teknolojik, bürokratik veya dijital düzenlerinde de geçerliliğini koruyan bir deney. İtaat, bazen sadece bir fişe takılmak kadar kolay.

Evet, Milgram deneyi der ki: İnsanlar, yeterince beyaz önlük ve otorite varsa, elektriği basar. Üstelik etik uyarılara rağmen. Bu deneyde elektrotlar vardı. Fitzek ve diğer “krallar” içinse, sadece bir unvan yetiyor. İçimizdeki “itaat refleksi”, bazen bizi bambaşka yollara sürüklüyor. İnanmak, sorgulamaktan daha kolay. Taht varsa sorun yok.

Eğer bir gün biri size “Ben kralım” derse, önce “nerenin?” diye sorun. Cevap “Burayı az önce kurdum” olursa… Ayakta alkışlayın ama çayınızı içip ortamdan sessizce ayrılın!

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
tutkulu
Tutkulu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gönen.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!