Türkiye’de her üç yetişkinden biri uyku bozukluğu yaşıyor. Uzmanlara göre tedavi edilmeyen uykusuzluk; kalp hastalıkları, obezite, depresyon ve iş kazaları gibi ciddi sağlık ve yaşam sorunlarına yol açabiliyor. Amerikan Psikiyatri Birliği verilerine göre, toplumun yaklaşık yüzde 30’unda uykusuzluk belirtileri görülüyor. Yüzde 6 ila 10’luk kesimde ise bu belirtiler klinik boyutta.
Modern yaşamın getirdiği stres, ekran maruziyeti ve düzensiz yaşam biçimi, sağlıklı uykuyu tehdit ediyor. Nöroloji ve psikiyatri uzmanları, toplumun üçte birinin uykusuzluk sorunu yaşadığını ve bunun ciddi fiziksel ve psikolojik sorunlara zemin hazırladığını belirtiyor.
Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın, kaliteli uykunun bağışıklık sisteminden beyin ve sinir sistemine kadar tüm vücut fonksiyonları için hayati öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Amerikan Psikiyatri Birliği verilerine göre, toplumun yaklaşık yüzde 30’unda uykusuzluk belirtileri görülüyor. Yüzde 6 ila 10’luk kesimde ise bu belirtiler klinik boyutta. Uyku bozuklukları tedavi edilmezse, dikkat eksikliği, kalp rahatsızlıkları, sindirim sistemi problemleri, obezite ve depresyon gibi çok sayıda sağlık sorununa yol açabilir” dedi.
Türkiye Gazetesi’nin haberine göre, uyku bozukluklarının tanısında en yaygın başvurulan yöntemlerden biri olan polisomnografi (uyku testi) ile beyin dalgaları, solunum düzeni, kas hareketleri, oksijen seviyeleri ve göz hareketlerinin incelendiğini belirten Dr. Aydın, özellikle uyku apnesi gibi ciddi rahatsızlıkların multidisipliner bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini ifade etti. Aydın, tedavi sürecinde aile desteğinin önemine de dikkat çekti.
UYKU HİJYENİNE DİKKAT EDİLMELİ
Psikiyatrist Uzm. Dr. Pelin Taş da, depresyon, anksiyete, bağımlılık ve duygu durumu bozukluklarının çoğunda uyku problemlerinin eşlik ettiğini belirterek, “Bu tür durumlarda yalnızca ilaç tedavisi ya da terapi yeterli değildir. Uyku hijyeninin sağlanması, tedavi sürecinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Uzmanlar, sağlıklı bir uyku düzeni için elektronik cihaz kullanımının sınırlandırılması, düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve uyumadan önce gevşeme tekniklerinin uygulanması gerektiğini vurguluyor.
